İÇİMİZDEKİ GÜÇ
Her insan dünyaya içinde inanılmaz bir güç ve enerji ile doğar.
Dünyadaki ilk günlerimizden itibaren maalesef ortama uyum sağlamaya çalışırken bu gücümüzü köreltiyoruz. Çevresel etkenler, kendimizi korumak adına koyduğumuz sınırlarla, iyice bu gücün sönmesine sebep oluyoruz.
Ben bu içimdeki gücün varlığını, bir tanecik oğlumun rahmimin içine ilk düşüşü ile tekrar hissettim.
İçimde bir canlı taşımak… Kendimden ve sevdiğim kişiden parçalar barındıran bu mucizeye ev sahipliği yapmak, oğlumla aramdaki bu kuvvetli bağı hissetmek içimdeki gücü tekrar görmemi sağladı.
Lakin uzun zamandır üstünü örttüğüm örtüleri kaldırmak biraz zorladı. Hamilelik ve doğum ile ilgili yanlış bilinen bir çok kalıp vardı ve herkes çevremde bunlardan bahsediyordu. Bunlar kendime güvenmemi zorlaştırıyordu.
Hamileliğimin başında evime en yakın ve tanıdığım birinin önerdiği bir doktora gitmeye başlamıştım. Hamilelik, doğum ve sonrasında yaşanacaklar ve neler yapabileceğim hakkında bilgi almak için Ayşe Öner’in hamile eğitim kurslarına katıldım. Kursta Ayşe Abla beklediğim bilgilerin daha ötesinde bir şey hatırlattı bana: Bebeğime ve kendime güvenmeyi ve kendimi dinlemeyi.
Bu eğitimden sonra oğlumun doğumu ile ilgili seçimler yapabileceğimi anladım.
Hamileliğimin 37. haftasında (bildiğiniz gibi bebekler 38.-42. haftalar arasında doğumu normal zamanında sayılıyor) doğum ve oğlumu karşılama ile ilgili yaklaşımını öğrenmek için doktorumuza bazı sorular sordum. Malesef gözümü korkutan ve en kötüsü söylediklerine gerçekten inanan, önceden doğum yapmış bir bayan hekim vardı karşımda. Odasından çıktığımda doğumu onunla yapmayacağıma karar vermiştim. Kısa bir süre önce kuzenimden harika bir doğum hikayesi dinlemiştim. Hemen onun doktoru Dr. Gülnihal Bülbül’ü aradım. Bir pazartesi günü muayenehanesinde harika bir görüşme ardından doğumumda bize eşlik edecek doktoru bulmuştum. Bu görüşme esnasında aslında doğum başlamış. Dört gün sonra işten izin alıp harika bir hamile masajı yaptırmıştım ve masajı yapan kişinin doulam olması konusunda anlaşmıştık, ki bu esnada tekrar nişanım geldi. Gevşemiş ve rahat bir beden ile doğum başlamıştı. Doktorum Gülnihal Hanım’ı aradım. En yakın hastaneye gidip NST çektirmemi ve sonucu kendisine iletmemi istedi. Onun sakinliği ve rahatlığı beni de çok rahatlatıyordu. Bu konuşma esnasında henüz dalgalarım başlamamıştı.
Telefonu kapatmamın ardından kısa bir süre geçmişti ki birden öncekilerden çok farklı bir kasılma hissettim. Evde yalnızdım ama Allahtan eşimin eve gelme saatine yakın bir zaman dilimindeydim.
Eşim kapıdan girer girmez “Hadi hastaneye gidiyoruz” dedim ve NST çekimine gittik. Dalgalar sık ve kısa aralıklarla başlamıştı. Suyum da gelmişti. Normalde Gülnihal Hanım evde zaman geçirmemi öneriyordu ama dalgaların düzenli ve sık olması, bizim biraz heyecanımız ve hastane ile doktorun evimizden uzak olması (İstanbul trafiği) hastaneye hemen gitme kararına yönlendirdi. Bir daha doğum yapsam sanırım sadece evde kalma süremi daha arttırmak isterdim.
Hastaneye gittiğimde doulam bizi karşıladı. Onun varlığı bana inanılmaz destek oldu. Odamıza geçtik. Odayı kendi istediğimiz şekle soktuk. Işıkları kıstık, güzel hafif bir müzik açtık. Doulam dalgalar esnasında konuşacak durumda olmadığımda benim sesim olarak hastane görevlilerini eşime yönlendirdi. Anlayışlı hastane görevlileri de bizim mahremiyetimize saygı gösterdiler. Doktorum Gülnihal Hanım’ın sayesinde NST’ye sık sık bağlanmadım, bazı hastanelerde rutin olan damar yolu açma işlemi yapılmadı. Odamın her köşesini kendi isteğime göre kullandım. Benim isteğim üzerine odada doulam, eşim ve kuzenim vardı. Çoğu zaman doulam ve eşimleydim. Yani yanımda duygularımı rahat yaşayabileceğim insanlar vardı.
Her bir dalgada oğlumun yolculuğuna biraz daha destek olmaya çalışıyordum. Bu esnada sütüm geldi. “Her şey hazır, hadi gel oğlum” diyordum.
Dalgalar esnasında doğum taburesi veya hastane yatağını çeşitli şekillere sokan doulam sayesinde uyudum ve dinlendim.
Lakin hastaneye yatmamızdan 11 saat geçmiş olmasına rağmen oğlum halen doğum kanalında ilerlemiyordu.
Gülnihal Hanım yanımda sabırla oğlumun ilerlemesini bekliyor ve bir yandan onu kontrol ediyordu.
Sonra öyle bir noktaya geldik ki artık beklemek oğlumun sağlığını etkileyebilecekti.
Hep birlikte aldığımız karar ile sezaryene gidiyordum.
Kendimize kurduğumuz o loş, mahrem ortam birden yerini beyaz ışıklar ve tanımadığım bir sürü maskeli insanlara bırakmıştı. Dalgalar bir yandan devam ediyordu.
Ameliyathaneye giren doktorumun sesi ile biraz güvende hissettim kendimi, sonra o kalabalık içinde biri elimi tuttu ve “Ben buradayım” dedi; doulam gelmişti. Doktorum Gülnihal Hanım onu da yanında getirmiş. Nasıl güvende ve huzurlu hissettim anlatamam. En son eşim de geldi ve bir elimden de o tuttu. Epidural yapılmıştı ve hastane masasında yatıyordum ama doktorum halen oğlumun kanalda ilerleyip ilerlemediğini kontrol ediyordu. Malesef halen ilerlememişti. Kısa bir süre sonra dünyanın en güzel sesini duydum.
Gülnihal Hanım oğlumu bebek hemşirelerine verip benimle ilgileniyordu. Ama bir yandan da dünyamıza yeni gelen bu güzel bebeğimin ait olduğu yer olan annesinin koynuna bir an önce gelmesi için yönlendirmeler yapıyordu.
Viyak viyak ağlayan güzel oğlumu önce babasına verdiler. Babasının ellerine gelince oğlum birden sustu. Sonra babası bana vermeye çalıştı ama heyecandan nasıl yapacağını bilemedi. Doulam yardım etti ve göğsümün üstüne koydu. Onunla göz göze geldiğim an dünya durdu. Ondan sonra hiç ayrılmadık.
Beni dikme işleri bitince ameliyat masasından yatağıma geçirmek için bir dakikalığına oğlumu aldılar benden. Anestezinin etkisi ile bütün vücudum zangır zangır titremeye başladı. Yatağa geçer geçmez oğlumu tekrar alınca kucağıma, o titremeler bir anda durdu. Ondan sonra oğlumu hiç bırakmadım. Kontrolü, ölçümleri ve aşısı doğumundan 8-9 saat sonra yapıldı.
Doğal doğumu çok istememe rağmen sezaryen olmuştum ama tam anlamı ile istediğim gibi bir doğum yaşadım. Benim seçtiğim, düşünce ve duygularıma saygılı ve bilgili bir doktorla, oğlumun bu dünyadaki ilk anlarına saygılı ve sevgiyle yaklaşan bir ortamda doğdu.